BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
  FRAVUNUN İBRETLİK RESMİ
 



FRAVUNUN CESEDİ

BİR CESEDİN BU HALDE KALMASI İNSAN OĞLU İÇİN BİR İBRETTİR.

"Acaba ilaçlanmış mumyalar bile çürürken, hiç korunmamış (iç organları alınmamış ve ilaçlanmamış) bir cesedin 30 asır boyunca sapasağlam kalmasının hikmeti nedir?""Musa Aleyhisselâma karşı muharebe eden Firavun, gark olacağı [boğulacağı> zaman iman etmiş. Gerçi sekerat [ölüm> vaktinde o iman makbul değil. Fakat o makbul olmayan imâna, imânın mahiyetine hürmet için bir mükâfat olarak Cenâb-ı Hak, o Firavunun bedenine necat [kurtuluş> vereceğini haber veriyor.... İşte bu âyetin (Yunus Sûresi, 92) bir mucizesi olarak, o gark olan Firavun'un cesedi aynen bulunmuş. Simdi Londra'da bir müzede muhafaza ediliyor. Seyyahlar onu temasa ediyorlar... [seyrediyorlar>"

Âyet ve tefsirlerde Firavuna ait cesedin tam ve noksansız olduğunun bildirilmesi, onun mumyalanmamış durumuna işarettir.

Bilindiği gibi Musa Aleyhisselâmın can düşmanı olan Firavun, O'nu ve O'na tâbi olan İsrailoğullarını helâk etmek için bu yüce Peygamberin peşine düşmüş ve Hz. Musa (A.S.), Cenab-ı Hakkın sevkiyle Kızıldeniz kenarına kadar gelmişti. Önlerinde düşman gibi deniz, arkalarında da deniz gibi düşman vardı. İşte bu dehşetli vaziyetteki Hz. Musa (A.S.) asasını denize vurmuş ve ordusunu Cenab-ı Hakkın emriyle ikiye ayrılan Kızıldeniz’den geçirerek selâmete ulaştırmıştı. (Es-Şuarâ Sûresi, 62-64)

Firavun ve askerleri, Kızıldeniz’i boydan boya kaplayan bu mucizeyi dehşetle görmüş, ancak kin ve düşmanlıklarını yenemeyerek takibe devam etmişlerdi. Sözde, kendileri de ikiye ayrılmış olan denizden geçebileceklerdi. Nitekim deniz önceleri kapanmadı. Fakat Firavunun ordusu, dalgaların duvar gibi çevrelediği yolun ortasına geldiğinde, deniz birleşmeye başladı ve ordu, Firavun dahil tek bir kişi dahi kurtulamadan sulara gömüldü. (Eş-Şuarâ, 65-66)

Yûnus Sûresinin 90 ve 91. âyetleri bu hâdiseyi söyle anlatıyor:

"İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve askerleri, haksizlik ve düşmanlıkla artlarına düştüler. Firavun tam boğulacağı sırada, 'İnandım ki israiloğullarınon imân ettiğinden (yani Allah'tan) başka bir ilâh yokmuş. Artik ben de Müslümanlardanım' dedi."

Fakat Cenab-ı Hak firavunun imânını kabul etmemiş ve ona Cebrail (A.S.) vasıtası ile söyle hitap buyurmuştur: "Ona, 'şimdi mi imân ediyorsun?' dendi. 'Hâlbuki daha önce başkaldırmış ve bozgunculuk etmiştin." Ayni sûrenin 92. âyetinde ise, söyle buyurulmaktadır:

"Felyevme nünecciyke bibedenike."

"Gark olan Firavun'a der: 'Bu gün senin gark olan [boğulan> cesedine necat (kurtuluş vereceğim)" (Bediüzzaman, Risale-i Nur Küliyatı, Sözler, S. 402)

„Tâ ki, senden geridekilere bir ibret olasın.. Ve süphe yok ki, nastan (insanlardan) birçokları bizim âyetlerimizden (delillerimizden) gafillerdir." (Ö. Nasuhi Bilmen, Kur'an-i Kerim Meâli, Yûnus S., S. 1425)

ZAFER'in "ÜÇBIN YILLIK MUCIZE" yazısı, Türk okuyucuları arasında gerçekten takdir uyandırmıştı. Çünkü konu, sadece bir araştırma gözüyle ele alınmamış, âyet ve tefsirler açısından da incelenmişti. Meselâ 1144 yılında vefat eden Zemahşerî, Yûnus Sûresinin söz konusu âyetinin tefsirini, kendisinden 8 asır sonra bulunacak olan cesedi âdeta görür gibi yapıyordu:

"Seni, deniz kenarında bir köseye atacağız. Cesedini tam, noksansız ve bozulmamış halde, çıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olmak üzere koruyacağız" (Kessaf Tefsiri, Cilt 2, S. 251/252)

Ayet ve tefsirlerde, Firavun'a ait cesedin tam ve noksansız olduğunun bildirilmesi, onun mumyalanmamış durumuna işarettir. Ve bulunan cesed, tefsirdeki gibi çıplak ve elbisesiz olup, derisi dahi dökülmeyecek şekilde korunmuştur.

 
  4 ziyaretçi  
 

Sitenizesayac.com
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol